Bez niej byłoby to tylko lodowe pustkowie na krańcu świata, prawda?
Çalışman olmadan burası hiçliğin ortasında isimsiz bir buz kütlesi olurdu yalnızca!
Nawet liść spadający na krańcu świata.
Dünyanın öbür ucunda, bir yaprağın düşüşünü bile.
Opowiada o ciepłej i zielonej dolinie na północnym krańcu świata, otoczonej wielkim morzem lodu.
Dünyanın en kuzeyinde, sıcak ve yeşil bir vadinin olduğunu söylüyorlar. Etrafı buzlu denizlerle çevriliymiş.
I ten kawałek o "krańcu świata".
" Dünyanın sonuna gitme" hakkında yazanları okudum.
Nie sądzicie, że powinnyśmy schować się na drugim krańcu świata?
Dünyanın öbür ucunda saklanıyor olmamız gerekmez miydi?
Choć jesteśmy na krańcu świata, ten statek jest naszym domem.
Ve dünyanın diğer ucunda olsak da bu gemi bizim vatanımız.
Na krańcu świata Cię znajdę, i odbiorę Ci dzieci.
Dünyanın neresine gitsen seni bulur, çocukları alırım.
Skoro chcecie się zmierzyć z niesamowitymi i nawiedzonymi ławicami na krańcu świata, to wówczas będziecie potrzebować kapitana, który zna tamte wody.
Dünyanın sonundaki ucubelere ve lanetli hayalete karşı cesaret gösterecekseniz o halde o suları tanıyan bir kaptana ihtiyacınız olacak.
Zupełnie jak w tym filmie: "Pan i władca: Na krańcu świata", z prawdziwie przerażającym Australijczykiem, Russellem Crowe.
Aynen muhteşem bir yapıt olan, Master and Commander'daki gibi, başrolde Avustralya'lı kötü çocuk, Russell Crowe.
Chciałabym, aby facet szukał mnie na drugim krańcu świata.
Ben de bir erkeğin benim peşimden, dünyanın altını üstüne getirmesini isterim.
Na drugim krańcu świata, na pustyni Sonora w Arizonie, podobny dramat ma nieco inne zakończenie.
Dünyanın diğer ucunda, Arizona'daki Sonoran Çölü'nde ise benzer bir durum, farklı bir sonla bitiyor.
W Tierra del Fuego, krainie ognia zniszczonej i bezdusznej krainie na krańcu Świata, żyje społeczność najbrudniejszych, najbradziej ordynarnych, najmniej cywilizowanych ludzi jakich możesz sobie wyobrazić.
Dünya'nın en ucunda, hastalıklı ve sevgisiz bir ülke olan Tierra del Fuego, yani Ateş Toprakları'nda aklına gelebilecek en pis, en kaba, uygarlıktan uzak olan insanlar yaşıyordu.
Wszak jesteśmy jedynie dzikusami na krańcu świata.
Senin için dünyanın bir ucundaki barbarlar gibiyiz.
Facet, który zostawił swoją wizytówkę na drugim krańcu świata, nie chce, by mu przypisano zasługi.
Dünyanın her tarafından görünen kişi artık isminin geçmesini istemiyor mu?
Przez tysiące lat... żyliśmy na krańcu świata.
Halkım binlerce yıl dünyanın kenarında yaşadı.
Nie martwmy się dziewczyną na krańcu świata.
Dünyanın öbür ucundaki bir kız dertlerimizin en ufağıdır.
"Na krańcu świata, pośród wzburzonego morza, w wężowych ustach kolejny jest klucz"
"Dünya'nın kıyısında, azgın denizin ortasında yılanın ağzında başka bir kilit daha bulunur."
Barbarzyńska wyspa na krańcu świata... gdzie półnadzy poganie walczyli z rzymskimi legionami.
Dünyanın öbür ucunda barbar bir ada yarı çıplak putperestler Sezar'ın lejyonlarına direndiler.
Rebekah, powinnaś być teraz na drugim krańcu świata.
Senin şimdiye dünyanın öbür ucunda olman gerekiyordu.
Miałem odnaleźć cię na krańcu świata.
Hani dünyanın sonuna kadar peşimden gelirdin?
Kiedy nie dzielisz się najintymniejszymi myślami z kimś na krańcu świata?
Yani en şahsi düşüncelerini dünyanın öteki tarafındaki biri ile paylaşmıyor musun?
Twoje miejsce nie jest na krańcu świata z cholernymi kamiennymi ludźmi.
Çünkü senin yerin dünyanın bir ucundaki taştan adamların yanı değil.
Epicentrum znajdowało się na drugim krańcu świata.
Ama merkez üssü dünyanın öbür ucundaydı. - Dünyanın öbür ucunda mı?
Nie mieszkam na drugim krańcu świata.
Siz çocuklar başka bir gezegende yaşadığımı düşünüyorsunuz.
"Stoję teraz na krańcu świata, gdzie nic nie powinno żyć".
"Şu anda dünyanın en ıssız yerinde, hiçbir şeyin yaşayamayacağı bir yerdeyim."
Bezpieczni na pokładzie, na długo zapamiętają, jak ciężkie jest życie na wyspie na krańcu świata.
Güvenle tekneye binen ekip, dünyanın kıyısındaki bir adada unutulmaz ve zorlu bir yaşam deneyimiyle yola çıkıyor.
"Jeśli pragniesz miłości, bądź gotów szukać jej choćby na krańcu świata".
İhtiyacın olan aşksa onun için dünyanın sonuna gitmen gerekse, gitmelisin.
Chętnie bym pomógł, ale jestem na drugim krańcu świata.
Yardım etmek isterdim ama biz dünyanın öbür uçundayız kardeşim.
Antarktyka na drugim krańcu świata Antarktyka na drugim krańcu świata to kontynent otoczony oceanem.
Dünyanın diğer tarafında bulunan Antarktika tamamen okyanus tarafından çevrelenen bir kıtadır.
1.2001149654388s
Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!
Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?